Kahramanlar ve Figüranlar

Heroes_CurrentSeries.jpgAdalet ve liyakat konusunda gün ve gün mükemmel bir gerileme içerisindeyiz. Simple present tense bilmeyen adamlar yüksek yerlere geliyor, onlardan olanlar koruma altına alınıyor; okumuş, etmiş adamlar pis kötü kaka ilan ediliyor. Hukuk bazen seni koruyor, bazen onları affediyor, bazen ikinizi de korumuyor. Hatta daha sonra biz hata yapmışız, ‘’pardon’’ diyor. İster sıradan, ister hayati olsun, kararlar alınırken bilenin değil; çoğunluğun dediği oluyor. Yani adamın biri ‘’ iki kere iki bundan sonraki süreçte beş olacak arkadaşlar onaylıyor muyuz?’’ dediğinde çoğunluk onaylıyorsa iki kere iki beş oluyor. Bunun adı yasa oluyor. Buna demokratik seçim deniyor. ‘’Hayır, kardeşim dört eder. Siz ne yapıyorsunuz? Saçmalamayın!’’ dediğinde kurallara karşı gelmiş oluyor ve toplumdan dışlanıyorsun. Öyle ya, demokraside bir konu hakkında bilgi sahibi olmana gerek yok. Hepimiz eşitiz. Hepimiz her şeyi biliriz. Hepimiz her şeye karar verebiliriz. Fakat konu senin lise – üniversite seçimlerine ve iş girişlerine geldi mi testler, sınavlar, mülakatlar var. Yani on sekiz yaşına giren bir genç, ülkenin sistemi hakkında bilgi ve hak sahibi olabiliyor ama başvurduğu firmanın depo elemanı olma sınavında kalıyor, işe alınmıyor. Ülkenin sistemini değiştirebilmeye yetisi olan kardeşimi siz nasıl işe almazsınız lan? Evet! Lan! Diyesi geliyor insanın… Peki, terbiyemizi takınalım ve bu tezatlık karşısında ne yapabiliriz bunu düşünelim.

Sessiz durabilirsin. Sessiz durmak derken konuşmana, sosyal paylaşımlarına ve ikili ilişkilerine dikkat etmeyi kastediyorum. Otosansür yapacaksın. Kendi kendini frenleyeceksin. Öyle her şeye yorum yapmayacaksın. Çiçekli, böcekli paylaşımlara adayacaksın kendini. Farklı bir paralel evrende yaşıyor gibi davranacaksın. Ben bunları yapamam, susmak bana ters kardeşim diyorsan da, o zaman hiç düşünmeyeceksin. Evet! Bir denizanası edasıyla beynin olmadan yaşamına devam edeceksin. Olan biteni sorgulamayacak, işine, okuluna gidecek, senden beklenileni yapacak, biraz maaş kazanıp, saçma sapan yarışma programları izleyip, kredi çekip, evlenip, üzerine de okul taksitleriyle uğraşacağın çocuk yapıp, ölümlü yaşamını çarçur edecek ve arkandan ‘’İyi bilirdik’’ dedirteceksin. İnanırsın, inanmazsın… Sonraki dünyada sorgu melekleri ‘’Evet! Anlat bakalım ne yaptın?’’ dediklerinde ‘’Valla bizde durumlar vahimdi.  Sizler de daha iyi bilirsiniz gerçi ama ben doğru bir yaşam için mücadele etmek yerine susmayı tercih ettim. Öyle sessizce kendi kabuğumda yaşadım, sonrası işte malum buradayım.’’ diyeceksin. Öyle ya, düşündükçe, medyayı ve çevreni biraz takip edince zaten bir şeylerin yanlış olduğunu göreceksin ve canın sıkılacak. Gerek yok… Sen mi kurtaracaksın memleketi? Sana ne? Önüne bak önüne… Bu hayatta figüransın sen. Yerini bil, boynunu eğ, kula kulluk et. En pahalı benzini al. Durma! Yoluna devam et.

Eğer bu ikisi de sana tersse yani hem otosansür yapamıyor, hem beyinsiz kalamıyorsan o zaman kahramansın sen kardeşim. Evet! Kahraman… Kaybedeceğini bile bile adaletsizlik karşısında susmuyorsan kahramansındır. Bunun için sokaklara çıkmana gerek yok. Gymlere gidip, kas yapıp instagrama story atmana da gerek yok. Hele cumhurbaşkanı adayını parti başkanı bile seçmeyen bir partiye üye olmana hiç gerek yok. Günlük davranışlarınla, konuşmalarında, işinde ve yaşamında tarafını belli edeceksin. Buna göre yaşayacak, buna göre davranacaksın. Belki bu şekilde yaparak, tepki çekecek ve kendi kendine zarar vereceksin ama içten içe hem sen, hem sevdiklerin, hem de düşmanların diyecek ki ‘’Ne kadar da doğru bir insan’’. İşte bu doğru insanlardan biri de İrfan Değirmenci. İrfan Değirmenci ki televizyonlarda yıldızı parlamış ve daha da yükselebilecek bir spiker iken, düşünceleri yüzünden artık sadece kendi evinden yayın yapabilen, patreon sitesi sayesinde çok az destek alan ve gündemi bizlere kendince şeffaf bir şekilde aktarmaya çalışan bir kahraman. Kim kaybetti? İrfan Değirmenci mi? Yoksa ülke olarak biz mi? Biliyorum dahası da var. Uğur Dündar – Levent Üzümcü – Yılmaz Özdil – Müjdat Gezen vs nice kahramanlar var ama dün İrfan Değirmenci’nin kendi evinden yaptığı yayınını izledim ve dedim ki ‘’ne kadar da doğru bir insan’’ Demem o ki dostlar, bu kafada ve benzeri kahramanları karalamak gün sonunda bizlere zarar verecek. Sorgulayan, doğruları haykıran, işini iyi yapan insanları düşünceleri yüzünden eleyip, yerlerine sorgusuzca itaat etmeyi baz alan, boş beyinleri koyarsak, trenler rayından çıkar, uçaklar pistlerde kaymaya başlar, ameliyatlar hatalı yapılmaya başlar, öğretmenler öğretemez hale gelir, sanat – kültür zevk vermemeye başlar, kısaca bizler başarısız hiçbir işi doğru yapamayan, beceriksiz, liyakatsızlıktan dolayı da mutsuz bireyler hale geliriz. Kahraman olun demiyorum, figüran kalın yine ama kahramanları yok etmeyin. Çünkü ne kadar eleştirirsen de eleştir, kahramanların tarafı gün sonunda hak, hukuk ve adalettir.

Leave a comment